بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَيَحۡسَبُ أَن لَّمۡ يَرَهُۥٓ أَحَدٌ ٧

O, kendisini hiçbir (kişi) nin görmediğini mi sanıyor?

– Hasan Basri Çantay

أَلَمۡ نَجۡعَل لَّهُۥ عَيۡنَيۡنِ ٨

Biz. ona vermedik mi: (Görecek) iki göz,

– Hasan Basri Çantay

وَلِسَانٗا وَشَفَتَيۡنِ ٩

(kalbine tercüman olacak) bir dil, (boş boğazlığına mâni' olacak) iki dudak?

– Hasan Basri Çantay

وَهَدَيۡنَٰهُ ٱلنَّجۡدَيۡنِ ١٠

Biz ona iki de yol gösterdik.

– Hasan Basri Çantay

فَلَا ٱقۡتَحَمَ ٱلۡعَقَبَةَ ١١

Fakat o, sarp yokuşa saldıramadı.

– Hasan Basri Çantay

وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا ٱلۡعَقَبَةُ ١٢

Bu sarp yokuşun ne olduğunu sana hangi şey bildirdi?

– Hasan Basri Çantay

فَكُّ رَقَبَةٍ ١٣

(O) kul azad etmekdir,

– Hasan Basri Çantay

أَوۡ إِطۡعَٰمٞ فِي يَوۡمٖ ذِي مَسۡغَبَةٖ ١٤

yahud (salgın) bir açlık gününde yemek yedirmekdir,

– Hasan Basri Çantay

يَتِيمٗا ذَا مَقۡرَبَةٍ ١٥

yakınlığı olan bir yetime,

– Hasan Basri Çantay

أَوۡ مِسۡكِينٗا ذَا مَتۡرَبَةٖ ١٦

yahud toprakda sürünen bir yoksula.

– Hasan Basri Çantay

ثُمَّ كَانَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلصَّبۡرِ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلۡمَرۡحَمَةِ ١٧

Sonra da (o sarp yokuşu aşıb geçerken) îman edenlerden, birbirlerine sabr (-u sebat) ı tavsiye, (halka) merhameti tavsiye edenlerden olmakdır.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu